Bir Skolyoz Öyküsü – Ameliyat
Yine omurga cerrahı olan İtalyan bir arkadaşımın sözü: “Dünyanın tüm şehirlerini güzellik, kültür, tarih ve yaşana bilirlik açısından sıralasak İstanbul ve Roma en başta yer alır.”İşte ben bu dünyanın en güzel şehrinde, yeni açılan bir özel hastanenin omurga cerrahisi ünitesini kurdum. Düşünsenize İstanbul’da yeni bir hastanede çalışıyorsunuz ve odanız boğaza bakıyor. Çok keyifli günlerdi.
Unutamadığım hastalarımdan biri Türk asıllı Makedonyalı Sara idi. Sara’nın adölesanidiyopatikskolyozu vardı. Ülkesinde, ne yazık ki bu ameliyatlar yapılamıyordu ve Ohri’de diş hekimi olan babası birtakım bağlantılarla bize ulaşmıştı. Sara henüz 15 yaşındaydı ve bir yıl önce ergenliğe girmişti. Muayenede sağ kürek kemiğinin belirgin olduğunu ve sol omuzunun daha aşağıda olduğunu fark ettim. Zaten skolyoz filmi çekilerek gelmişti ve açılarını ölçtüğümde sırt omurlarını ilgilendiren 55 derecelik bir eğriliği olduğunu gördüm.
Bu aşamada artık Sara ile ailesine bilgi vermek ve kararı onlara bırakmak gerekiyordu. Babanın Türkçesi oldukça iyiydi ve tercümana gerek kalmadan kolayca anlaşabiliyorduk. Bu da benim işimi çok kolaylaştırıyordu. Zira, tercüman aracılığıyla hasta ve yakınlarına bilgi vermek beni her zaman rahatsız etmiştir. Çünkü, tercümanın neyi ne kadar açıkladığından emin olmak mümkün değil. Düşünsenize, koskoca bir ameliyat olacaksınız ve size yarım yamalak bilgiler veriliyor. Siz daha olası riskleri ve kazançları tam anlamadan ameliyat kararı vermek zorunda kalıyorsunuz.
Sonuçta, Türkçe anlayan baba rahatça benim anlattıklarımı eşi ve çocuğuna çevirebiliyordu. Bunun rahatlığı ile önce hastalık hakkında bilgi vermeye başladım:
- “Hastalığınızın adı adölesanidiyopatik skolyoz yani ergenlikte görülen ve nedeni belli olmayan skolyoz. Bu skolyoz tipi en sık görülen tiptir ve kız çocuklarında yedi kat fazla görülür. Bu hastalığın tedavisinde karar verirken çocuğun daha ne kadar büyüyeceği ve ölçtüğümüz açı değeri bizim için önemli. Sara, 1 yıl önce ergenliğe girdiğine göre daha 1,5 – 2 yıl daha boyu uzayacak demektir. Bu durumda da eğriliğin artışı kaçınılmaz. Kaldı ki açı ölçümü 55 derece. Büyümesi durmuş olsa bile 45-50 derecenin üzerinde eğrilikler yılda 2-3 derece artmaya devam ediyor ve açı 70 derecenin üzerine çıktığında solunum fonksiyon testlerini etkilemeye başlıyor. O nedenle, Sara’nın ameliyat olması gerekiyor.”
Endişeli baba dikkatle dinledikten sonra söylediklerimi Sara ve annesine tercüme ediyor ve Sara’nın görünüşünden hoşnut olmadığını belirterek ameliyata zaten karar verdiklerini söylüyor.
Ben de bunun üzerine risklerden ve ameliyat öncesi hazırlıklardan söz etmeye başlıyorum:
- “Skolyoz ameliyatlarında en çok korkulan risk, omurilik ve sinirlerin zedelenmesine bağlı oluşabilecek felç riskidir. Ancak bunun erken tanısı için Sara uyuduktan sonra ameliyata başlamadan önce nöromonitörizasyon diye adlandırdığımız bir düzenek kuruyoruz. Bunu için saçlı derisine ve kolları ile bacaklarına elektrot adı verilen iğneli kablolar yerleştiriyoruz. İşlem sırasında Sara anestezi altında olduğu için bir ağrı duymuyor. Ameliyat sırasında saçlı deriden verdiğimiz düşük voltajdaki elektriği kol ve bacaklardan kaydediyoruz. Bu elektriği ileten omurilik ve sinirlerin sağlam olduğunu bize gösteriyor. Eğer bu elektriği kaydedemezsek o sırada yaptığımız işlem sırasında bu önemli yapıların etkilenmiş olabileceğini anlıyor ve hemen yaptığımız işi geri döndürüyoruz. O nedenle bu kalıcı felç riski düşük bir olasılıktır.”
Baba hemen atılıyor:
- “Bu riskin oranı nedir acaba?”
- “Bu skolyoz tipi için %1-2” diye yanıtlıyorum. “Ancak bu oran, skolyoz konusunda uzman bir omurga cerrahı tarafından yapıldığında geçerli. Bu konuda ehil olmayan bir cerrah tarafından yapıldığında, ne yazık ki bu oran anlamlı olarak artıyor.”
Tercüme faslından sonra, bilgi vermeye devam ediyorum:
- “Bunun dışında ameliyat sonrası enfeksiyon riskimiz var. Bunu önleyebilmek için ameliyata başlarken antibiyotik veriyoruz ve ameliyat sonrası üç gün almaya devam ediyor. Ameliyat sırasında kanama riskimiz olduğu için iki ünite (torba) kan hazırlayarak ameliyata giriyoruz. Ama gerekmedikçe bu kan verilmiyor.” Hızımı almışken bilgi vermeye devam ediyorum. “Ameliyat sonrası büyük olasılıkla yoğun bakım ihtiyacı olmuyor ve ameliyat sonrası ilk gün içinde ayağa kaldırıp yürütüyoruz. Ben ameliyat sonrası korse vermeye gerek duymuyorum.”
Aile merak ettikleri soruları sıralamaya başlıyor: Sara hastanede ne kadar yatacak ve taburcu olunca ülkesine hemen dönebilecek mi?
- “Hastanede ortalama 3-4 gün yatırıyoruz ve yara sorunu yoksa taburcu olabiliyor. Bu durumda hemen ülkesine dönebiliyor. Zaten dikişleri estetik gizli dikiş şeklinde attığımız için dikiş almaya da gerek duymuyoruz ve 10 gün sonra banyo yapmaya izin veriyoruz.”
Baba bir yandan tercüme ederken, diğer yandan anne ve Sara’nın merak ettiklerini bana iletiyor:
- “Sara ne zaman okuluna başlayabilir? Gerçi biz bu yılı gözden çıkardık.”
- “Aslında kendini ne zaman iyi hissederse okuluna başlayabilir. Genelde bu süre ortalama 4 hafta. Okula başladığında her iki kulpunu omuzlarına takmak suretiyle sırt çantası takabilir. Koşma, yüzme, hafif ağırlık ile fitness çalışmaya da kendini hazır hissedince başlayabilir. Ama basketbol, voleybol gibi takım sporlarıyla karate, judo gibi temas sporlarına 6 ay sonra izin veriyoruz.”
Bilgi edindikçe ailenin rahatladığını hissederek ben de seviniyorum. Babanın sonraki sorusu kontrollere ne zaman gelmeleri gerektiği oluyor.
- “Kontrole 6 hafta sonra gelmeniz gerekiyor ama sorun yoksa bunu 2 aya çıkarabiliriz. Eğer kontrollerde sorun yoksa giderek açıyoruz ve 3 ay, 6 ay, 1 yıl sonra tekrar görüşüyoruz.”
Annesi son ayrıntıları merak ediyor: Acaba Sara’nın gövdesi eskisi gibi esnek olacak mı? İleride gebe kalırsa bu süreci nasıl geçirecek?
- “Sara’nın ameliyatında aşağıda 3. bel omurunda duracağımız için ciddi bir hareket kısıtlılığı olmayacak. İstediği mesleği etkin biçimde yapabilir, sadece ülkemizde polis ve profesyonel asker olamıyor. İstediği sporu yapabilecek ama 6 ay sonra. Gebelik süreci diğer kişilerden farklı değil. Sadece herkeste olduğu gibi yoğun bel ağrıları olabilir. Ancak bu herkes için geçerli. İsterse normal doğum, isterse sezaryen ile doğum yapabilir. Yani diğer kişilerden bir farkı olmayacak.”
Sara ve ailesi ameliyat olmaya karar veriyor ve iki gün sonrası için randevulaşıyoruz. Ameliyatını olan Sara, planladığımız gibi 4 gün sonra sorunsuz biçimde taburcu oluyor ve ailesi ile mutlu bir biçimde ülkesine dönüyor.
Umarım bu öykü skolyoz farkındalık ayı olan Haziran’da toplum içinde bu hastalığın öneminin anlaşılmasına yardımcı olur.
Prof. Dr. Alpaslan Şenköylü
Ortopedi ve Travmatoloji (Omurga Cerrahisi) Uzmanı